Mesaiden en az 1 saat önce kalkmak (tabii o da işiniz evinize yakınsa ve hazırlanmanız 15 dakika gibi kısa bir sürede bitiyorsa), hazırlanmak, iki arada bir derede kahvaltı etmek, aynı anda sosyal medyayı kontrol etmek, soğuk ve yağmurlu bir günde ıslanarak ve üzerinize su sıçratılarak toplu taşımaya yetişmek hatta bazen aracı da kaçırmak… Ne yorucu değil mi! Üstelik henüz ofise bile gitmediniz. Bir de gittikten sonra kahve almak, ayılmaya çalışmak, sabah toplantısına girmek var. Bu noktada öğlene kadar verimli olabilmek oldukça zor. Telafi için akşama kalmak ve yine aynı aşamalardan geçerek daha da yorgun şekilde eve varmak…
Başka bir yolu var, biliyorsunuz değil mi?
Sadece değişkenlere bağlı olan, ne kadar çalışıldığına, hangi saatlerde çalışıldığına, öğle arasına ne kadar zaman harcandığına, yıllık iznin ne kadar olduğuna, ne kadar mola verildiğine odaklanılan bakış açısını bırakmak…
Başarıyı ölçmenin de farklı bir yolu var biliyorsunuz değil mi?
Çıktılar, performansı ölçmenin tek yoludur. Yukarıdakiler değil! Müşteri memnuniyeti, takım uyumu, işin kalitesi, yapılan satış sayısı veya ulaşılan hedefler…
Peki neden girdilere odaklanıyoruz? İş bittiği sürece nasıl ve ne zaman yapıldığı ile neden ilgileniyoruz? “İşin geleceğinde” bunlar artık hiçbir anlam ifade etmeyecek!
Kabul edelim eski sistem artık işlemiyor.
Çalışanlara güvenilmeyen eski sistemi artık bir kenara bırakmak ve herkese yetişkin gibi davranmak gerekiyor.
Herkesin istekleri, verimli çalışma şekli ve çalışabildiği saatler farklı. Çünkü herkes farklı bir birey. Herkes eşsiz bir kar tanesi gibi. Bu yüzden insanların içindeki iyiye inanıp, güvenmekten başka çare yok.
Elbette ki bir cerrahın uzaktan çalışabilmesi gibi uygulaması imkânsız şeyler olsa da buna şansı olanlar artık eski sistemi yavaş yavaş bırakarak özgürlüğü kucaklamalı.
Nereden çalışılırsa çalışılsın, yeter ki çalışılsın!
Independent’ın yaptığı araştırmaya göre insanların bir numaralı isteği sınırsız tatil veya esnek çalışabilme hakkı. Bu, yapılması hayal edilen şeylerden biriyken pandemi araya girdi ve her şey bir distopyaya dönüştü. Online olunan sürelerin gözetilmesi, belli bir sürede cevap verilmesi zorunluluğu ve hatta bazı yabancı şirketlerde belli saatlerde kameralara bağlanıp ekran görüntüsü alınması…
Her seviyede bir güven açığı olduğu belli. Fakat değişkenlere odaklanmak yerine sonuçlara odaklanarak bu güven sorunu kolaylıkla aşılabilir.
İşin yapılması mı önemli yoksa işin ne zaman yapıldığı mı?
Güvenin bir diğer aşaması da çalışanlara onlar için uygun olanı yapmak için özgürlük tanımak. Şirketler sosyal ortamlar yaratmayı ön plana almışken çalışanlara güvenmeyi ve potansiyellerini ortaya çıkarmayı hedeflemeyi unuttu.
Çalışanlar sadece esneklik istiyor ve bu artık çok doğal. Sadece dikkat edilmesi gereken belli başlı konular var:
-Hangi saatlerde şirkete, müşterilere, takıma yararlı olunuyorsa o saatlerde çalışılabilmeli
-Saatlerimiz esnerken ekibimizi habersiz bırakmamalı
-Teslim tarihlerine uyulmalı
Güven ortamı kurulabilmesinin için çalışanların çıktılarına göre değerlendirilmesi gerekiyor. Çalışanlar müşterileri memnun edebiliyor mu? Kişisel hedeflerini tutturabiliyorlar mı? Teslim tarihleri aksıyor mu? Performansı olumsuz etkileniyor mu? Bunlarda herhangi bir sorun yaşanmıyorsa sistem güzel çalışıyor demektir.
Burada önemli olan sorumluluk ve özgürlük anlayışının benimsenmesi. Elbette özellikle farklı çalışma kültürlerinden gelenler için alışma süresi zor geçebilir ama uyum sağlamayı ve özgürlük ortamında daha rahat üretebildiklerini gördüklerinde doğal bir süreç geçirerek uyum sağlayacaklardır.
Bu geçiş döneminde ise hybrid çalışma kültürü ile yarı ofiste yarı uzaktan geçirilecek dijital bir disiplin oluşturulması, alışkanlıkların içselleştirilmesine yardımcı olacaktır.
Bu yazıda https://corporate-rebels.com/working-nine-to-five/ linkinden faydalanılmıştır.
Her fırsatta söylediğimiz bir şey var: Çalışan deneyimi atıştırmalıkların, etkinliklerin ve hediyelerin çok daha ötesinde! Bu gibi jestler ancak çalışanı anlayan, ihtiyaçlarının farkına varan, yanıt veren, anlam bulduran bir deneyimin içinde değer kazanab
İzleyenleriniz var mı bilmiyorum ‘’Aaahh Belinda", 37 yıl sonra Netflix ekranlarında tekrar seyirciyle buluştu ve beni kendi dünyasının içine çekti!
Uçuş görevlilerinin sürekli rehberlik sağlayarak ve empati göstererek, bazen endişeli olabilecek durumları daha rahat hale getirmeleri, yolcuların ihtiyaçlarına cevap vermeleri, çalışma ortamındaki liderlerin de ekip arkadaşları için çaba göstermelerini h
Evden çalışmanın avantajlarını tatmış bir kitleyi haftada 3 gün ofise getirirken daha çok “bir arada”lığın gücünden yararlanmak, kurum kültürünü bu anlamda beslemek gerekir.
Procrastination veya dilimizde sıklıkla “hastalık” kelimesi ile beraber kullanılan erteleme davranışı, kişinin işlerini bilinçli bir şekilde geciktirmesini tanımlar. Fakat, kulağa inandırıcı gelmese de ertelemenin şaşırtıcı faydaları da olabilir!
Peki yaratıcı bir şey oluşturmak için nelerden ve nasıl ilham alabiliriz? Şimdi, dünyaca ünlü Grafiti ve Sokak Sanatçısı Keith Haring’in ilham kaynaklarına göz gezdirip ona saygı duruşunda bulunma zamanı!
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.