Bugün 23 Nisan.
Ülkemizin çocuklarının bayramlıklarını giyip marşlarını, şiirlerini okudukları, resimlerini yaptıkları, dünyanın tüm çocuklarını el ele olmaya davet ettikleri bayramlarının 100.’sünü kutluyoruz hep birlikte...
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız tam bir asırlık!
100. yılımız kutlu olsun!
Bu sene her sene olduğundan farklı bir 23 Nisan kutlaması yapacağız.
İçimizdeki coşku ya da içimizdeki çocuk, yanımızdaki çocuklarla buluşacak, heyecanımız, gururumuz her zamanki gibi olacak hiç şüphesiz.
Ancak her daim eskiyi özleyen insanlar olarak, tam da eski günlerdekine benzer bir kutlama ruhunu doya doya yaşayacağız hep birlikte...
-Nerede o eski bayramlar?
-Evlerde!
Evlerimizdeyiz. Şu günlerde belki de teknolojinin hayatımıza girmesi ya da hayatımızda kapladığı alanın giderek çoğalması, yaşam tarzlarımızın da değişmesi ile çocukluğumuzda yaşadığımız, evlerimizin içini süslediğimiz günlerimizi unuttuk. Unuttuk ama geri geldi!
Bu günler bize bir şeyler hatırlatıyor. Yin ve Yang da öyle söylemez mi?
Her kötü olayda iyi bir şeyler de vardır. Evlere kapanmamızla birlikte hayatımıza yeniden davet ettiğimiz, unuttuğumuz değerler geri geliyor. Hem de eklenerek.
Çağa ayak uydurarak… Eskinin sıcaklığı yeninin teknolojisi ile buluşuyor!
Evlerimizi süslüyoruz. Resimler yapıyoruz, müzikler dinliyoruz. Neredeyse tüm dijital alt yapılar da buna seferber olmuş durumda. Her marka sosyal medya aracılığı ile bir etkinlik düzenliyor. Evlerdeki sıcaklığımızı, teknoloji ile kucaklaştırıyoruz. Barış Manço’nun şarkısındaki sözler yeniden kendini hatırlatıyor:
Bugün Bayram, erken kalkın çocuklar!
Haydi siz de hemen bayram coşkusuna kapılın!
Evde çocuk olmasa da bugünü özel kılın, şöyle güzel bir bayram kahvaltısı edin.
Hatta belki en güzel kıyafetlerinizi giyin!
Ne demiş eskiler? Paylaştıkça büyür coşkular!
Bugünler bize bir davet sunuyor. İçimize dönmeye, yuvalarımızda kalmaya mecbur bırakıyor. Bizi kendimizden uzaklaştıran ne kadar uyaran varsa (sosyal yaşam, kalabalıklar, davetler, etkinlikler, alışveriş, lüks tüketim...) onları bir süreliğine bırak ve kendine, ailene, evine dön diyor...
Ne kadar uzaklaşmaya çalışsak da “kaçacak bir durum yok” diyor, fısıldıyor: Sevdiklerinle sağlıkla birlikte olduktan sonra her gün bir bayram, unuttun mu?
Çocukların gözlerindeki parıltı bayram.
Sabah içtiğimiz çayımız, kahvemiz bayram.
Özgürlüğümüz bayram.
En önemlisi sağlığımız bayram, bunu şu sıralar bir kez daha hatırlıyoruz.
Aslında manidar!
Güven, gelecek, özgürlük...
Bugünlerde en sık kullandığımız kelimeler.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda da aslında Atamızın bize emaneti bu üç kelimenin anlamını kutluyoruz, kavrıyoruz.
Bu sene işte tam da bu yüzden daha da anlamlı.
23 Nisan’ı bize hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyoruz.
Bayramımız kutlu olsun!
Nice 100 yıllar, sonsuza dek bizimle kalsın!
the 4C1H team
Birçok kişinin ve farklı kültürlerin bir arada olduğu çalışma ortamı içinde herkesin aynı şeye inandığı bir ahlak anlayışı yaratabilmek mümkün mü? Evet mümkün! Yazdığımız adımlarla etik bir kültür anlayışı yaratarak…
Uzaktan çalışma disiplini, çalışan deneyimi penceresinde çok yeni bakış açıları kazandırdı. Artık yapılması gerekenler, üzerine düşünülmesi gerekenler çok daha farklı. Bu durumun hem artıları hem eksileri var. Birçok araştırmadan çıkan verileri derledik.
Uzaktan çalışmanın hayatımıza girmesi ile artık bırakmamız gereken alışkanlara bir göz atalım!
Dünya Değerler Günü'nde değerinizi fark edin!
“Az çoktur” yani daha bilinen haliyle “Less is more” tabiri, genellikle mimaride, artık indirgenemeyecek kadar güzel bir şey yaratmak anlamına geliyor. Bu elbette günümüzde bir yaşam tarzı halini aldı ve bu sözden öğreneceğimiz çok şey var!
Uzaktan çalışma kültürü hayatımıza iyice yerleşmişken ve koltuğundan ayrılmaya pek de niyeti yokken, iş dünyasındaki dijital varlığımızı daha görgülü ve saygılı hale getirmek için birkaç ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istedik.
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
You may contact us via hello@4c1h.com
or by filling the form below: