Bu blogda bugüne kadar pek çok psikolojik ve hatta edebi olguyu çalışan deneyimiyle ilişkilendirdik. Çalışma hayatı doğası gereği birçok farklı alandan öğeleri içinde barındırıyor ve biz de onu bu öğelerle açıklayabiliyor, anlamlı hale getirebiliyoruz. Bugün yine bu tarz bir olguyla beraberiz; Pygmalion beklenti etkisi.
“Kendini gerçekleştiren kehanet” olarak da adlandırılan bu etkiyi ben biraz “ne ekersen onu biçersin” atasözü ile açıklamak istiyorum. (Bir şeyleri atasözüyle açıklayarak yaşlandığımı da belli etmiş oluyorum.) Bu etki bize diyor ki; bir insana veya duruma karşı olan beklentiler ve tutumlar, algıya dönüştüğü zaman kesinlikle gerçekleşir.
Şöyle de örnekleyeyim; diyelim ki bir çalışanınız var, kendisine çok güvendiğiniz için onu işe aldınız ve beklentiniz çok yüksek. Başarılı olacağından, kurumunuza çok şey katacağından eminsiniz. Bu inancınız bir noktadan sonra tutumlarınıza da yansıyor ve siz de çalışanınıza bilinçli veya bilinçsiz bunu hissettiriyorsunuz. Çalışanınız da ona yansıttığınız bu ruh hali sayesinde daha çok motive olarak çalışıyor, işini severek yapıyor ve elbette başarılı oluyor.
Bir de kötü örnek vereyim; zorunluluktan dolayı içinizde soru işaretleri olduğu halde işe yeni birini aldınız. Bu çalışana pek güvenmiyorsunuz, başarısız olma ihtimali bir türlü aklınızdan çıkmıyor ve hatta sizde pek iyi anıları olmayan birini çağrıştırıyor. Bu düşünceler bir süre sonra davranışlarınıza da yansıyor ve çalışanınız da bunu hissediyor. Böyle olunca onun da motivasyonu düşüyor, yapamayacağım korkusuyla özgüvenini kaybediyor ve en sonunda da gerçekten başarısız oluyor.
Bu iki senaryonun sonunda da şöyle düşünüyorsunuz: “Heh, ben böyle olacağını biliyordum zaten!” İşte tam bu noktada size “ne ekersen onu biçersin” demek gerekiyor. İki durumun da bu şekilde sonuçlanmasında büyük bir rol oynuyorsunuz. Çünkü karşı tarafa yansıttığınız davranışlar alacağınız aksiyonu belirliyor. Aslında bu sadece iş hayatında değil hayatın her alanında geçerli bir olgu. Beklentilerinizin davranışlarınızı, davranışlarınızın da başınıza gelen olayları şekillendirdiğini unutmayın!
Pygmalion etkisini iş dünyasına iyi anlamda adapte edebilmek için çalışan deneyimi yolculuğunun en başında olumlu etki yaratacak tohumların ekilmesi gerekiyor. Bunu başardıktan sonra oluşturduğunuz pozitif atmosfer pozitif olaylara ve davranışlara yol açacaktır. Ancak bir de madalyonun öteki yüzü var; bu etki öyle bir etki ki olumsuz yüzünü gösterip işleri daha da berbat bir hale getirebilir. Bu yüzden ilk adımlarda ektiğiniz tohum çok önemli.
2023 yılındaki bu ilk blog yazımda; hepimizin Pygmalion etkisinin olumlu yüzünü göreceği bir yıl diliyor, gecikmeli de olsa yeni yılınızı kutluyorum. 😊
Cengizhan Babacan
Copywriter
Bir saate sığdırılmaya çalışılan üç saatlik gündemler, birbiriyle kesişmeyen fikirler ve sonunda “bunu sonra tekrar konuşalım” cümlesi... Çoğumuz bu döngüye aşinayız.
Belirsizliğin giderek arttığı dönemlerde çalışanların motivasyonunu yüksek tutmak, şirketlerin güçlü kalabilmesi için olmazsa olmaz.
Günümüzde teknoloji hızla ilerliyor, yapay zekâ ve otomasyon neredeyse her işin bir parçası haline geldi. Artık pek çok işimizi bu teknolojik yardımcılarla daha hızlı ve verimli yapabiliyoruz. Ama ne olursa olsun, iş hayatının merkezinde hala insana özgü
Gün içinde kendimizi akışa kaptırıyoruz. Uzayıp giden yapılacaklar listesi, bitmek bilmeyen toplantılar ve yetişmesi gereken işler arasında kendimizi bir döngüye sıkışmış gibi hissetmek oldukça normal.
İK ekipleri, iki farklı kuşağın arasında kalmış durumda, adeta bir köprü kurma sanatıyla uğraşıyor. Bir tarafta detaylı raporlar ve düzenli toplantılar bekleyenler, diğer tarafta kamerası kapalı toplantıya katılanlar…
Hikaye anlatıcılığı, insanlarla güçlü bir iletişim ve bağlantı kurmanın etkili yöntemlerinden biri. Aynı zamanda, her beceri gibi, yeterli ilgi ve çalışmayla geliştirilebilen bir beceri.
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.