Kimi sözcükler, özellikle de birer mesleki terim ya da trend haline gelerek çok sık tekrarlanmaya başladıklarında, anlamı ya da kökeni üzerine pek fazla düşünülmediğinden zaman içinde belirli bir aşınmaya uğrayabiliyor. Çocukken aynı hızda, peş peşe söylediğimiz bir kelimenin yarattığı yabancılaşmaya benzer bir durum, uzun vadede çeşitli disiplinler tarafından paylaşılan kavramların da başına gelebiliyor. Dilin düşünme biçimimize doğrudan etkisi nedeniyle, anlamını belli belirsiz anımsadığımız ya da “sezdiğimiz” sözcükler, kalıplaşmış düşünceleri tekrarlamamıza, yeni olasılıklara kapıları kapamamıza neden olabiliyor. Bu anlarda kelimenin sözlük anlamına yeniden bakmak bile çok tazeleyici bir etki yaratıyor.
Deneyim de bu sözcüklerden biri bana kalırsa. Arapça kökenli ‘tecrübe’nin yerine kullandığımız, görece genç bir kelimeden söz ediyoruz. Türk Dil Kurumu onu “Bir kimsenin belli bir sürede veya hayat boyu edindiği bilgilerin tamamı, tecrübe, eksperyans.” şeklinde tanımlıyor.
Bu metinde deneyim sözcüğünün çeşitli karşılıkları üzerinde durarak bilgilerimi tazelemek istiyorum. Tıpkı yeni bir sözcük türetmek için ölü dillere dönerek oradan kök almak gibi, deneyim sözcüğünün çeşitli disiplinlerdeki anlamlarına bakarak yeni fikirler edinmeyi umuyorum.
Hayat bizi biz yapan anlarla dolu. Deneyimlerse, denebilir ki hayatın yapı taşları. Kişiliklerimizin, değerlerimizin ve inançlarımızın şekillenmesinde önemli bir rolleri var. Deneyimler sayesinde öğreniyor, büyüyor, kendimiz ve çevremizdeki yaşam hakkında giderek derinleşen bir kavrayış geliştiriyoruz.
En temelde deneyim, duyularımız aracılığıyla dünyayla kurduğumuz doğrudan ilişki olarak tanımlanabilir. Yaşamda olup biteni duyularımız aracılığıyla algılarız. Bu algılar da dünyayla ilgili bilgi ve anlayışımızın özünü oluşturur. Fakat deneyim, insanın edilgen olduğu, yalnızca duyusal girdilerle biçimlendiği bir faaliyet değildir. Daha çok bir etkileşime işaret eder: Girdileri alır, yorumlar, düşünür, yeni anlamlar ekler ve dönüştürdüğümüz biçimiyle dünyaya geri veririz.
Türk Dil Kurumu’nun verdiği tanım, deneyimin bilgiyle daha doğrudan ilgili bir yönünün altını çiziyor. Deneyimi, yukarıda sözünü ettiğimiz etkileşimin sonucunda kazandığımız bilgi ve "bilgelik" olarak da tanımlayabiliriz. İster olumlu ister olumsuz olsun her deneyim, bize yaşamda bir yön çizmemize yardımcı olacak değerli bilgiler verir. Kendimizle ilgili daha derin bir kavrayış geliştirmemize yardımcı olduğu gibi, başka insanlarla ve kültürlerle ilgili deneyimlerimiz empati yeteneğimizi geliştirebilir.
Burada, başlıca konusu insan deneyimi olan fenomenolojiye bakmak bize farklı bir bakış açısı kazandırabilir. Fenomenoloji, dünyayı nasıl deneyimlediğimizi ve deneyimlerimizin gerçeklik algımızı nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışır. Fenomenolojiye göre, deneyim sadece duyusal girdilerin bir toplamından ibaret değildir. Onu kendi biricik bakış açımızla ve yorumlarımızla süzeriz. Böylelikle gerçekliği algılarımız ve yorumlarımızla biz şekillendiririz.
Deneyimi bireyden topluluğa/topluma doğru genişletelim. Örneğin sosyolojideki simgesel etkileşim teorisine göre deneyimlerimiz, çevremizdeki nesnelere yüklediğimiz anlamlar ve birbirimizle iletişim kurmak için kullandığımız semboller tarafından şekillendirilir. Yani deneyim yalnızca bireysel değildir. Aynı zamanda içinde yaşadığımız toplumsal ve kültürel bağlamdan da önemli ölçüde etkilenir.
Mecra gereği üstünkörü değindiğim bu bakış açıları ve tanımlar bile, çalışırken defalarca kez kullandığım bu sözcüğün özüne biraz daha yakınlaşmama, oradan da başka fikirlere ve duygulara açılmama olanak tanıyor. Arada bir durup onsuz bir yaşam düşünemeyeceğimiz şeyleri, bir insanı, bir aracı, bir sözcüğü takdir etmek sahiden de insanı temiz hava almış gibi ferahlatıyor, genişletiyor.
Furkan Çolak
Strategist & Copywriter
Birçok kişinin ve farklı kültürlerin bir arada olduğu çalışma ortamı içinde herkesin aynı şeye inandığı bir ahlak anlayışı yaratabilmek mümkün mü? Evet mümkün! Yazdığımız adımlarla etik bir kültür anlayışı yaratarak…
Uzaktan çalışma disiplini, çalışan deneyimi penceresinde çok yeni bakış açıları kazandırdı. Artık yapılması gerekenler, üzerine düşünülmesi gerekenler çok daha farklı. Bu durumun hem artıları hem eksileri var. Birçok araştırmadan çıkan verileri derledik.
Uzaktan çalışmanın hayatımıza girmesi ile artık bırakmamız gereken alışkanlara bir göz atalım!
Dünya Değerler Günü'nde değerinizi fark edin!
“Az çoktur” yani daha bilinen haliyle “Less is more” tabiri, genellikle mimaride, artık indirgenemeyecek kadar güzel bir şey yaratmak anlamına geliyor. Bu elbette günümüzde bir yaşam tarzı halini aldı ve bu sözden öğreneceğimiz çok şey var!
Uzaktan çalışma kültürü hayatımıza iyice yerleşmişken ve koltuğundan ayrılmaya pek de niyeti yokken, iş dünyasındaki dijital varlığımızı daha görgülü ve saygılı hale getirmek için birkaç ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istedik.
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
You may contact us via hello@4c1h.com
or by filling the form below: