Eskiler ne çok söylerdi, “Derdini suya anlat!” diye. Bu bir başından savma yöntemi midir yoksa bir nevi meditatif bir yol mudur hala anlayamadık ama önemli olan anlatabilmek! :)
Geçen hafta da teknolojiden bahsetmiştik ama orada teknoloji çağında insan olabilmenin önemine değinmiştik. Şimdi ise şaşırtıcı bir rapordan yola çıkarak insanların artık insanları değil yapay zekayı tercih ettiğini anlatacağız!
Oracle ve Workplace Intelligence araştırma şirketi, dünyadaki çalışanların zihinsel sağlık sorunları ile nasıl mücadele ettiğine ve yapay zekanın bu konuya çözüm olup olamayacağına dair farklı bir rapor yayınladı.
Rapor, Temmuz ve Ağustos 2020 arasında, dünyanın her yerinden 22 ila 74 yaşları arasındaki 12.000'den fazla çalışanı, insan kaynakları yöneticisini ve C düzeyindeki yöneticiyi inceledi. Sonuçlar ise benzeri görülmemiş seviyelerde stres ve anksiyete ile uğraşan iş gücünün, zihinsel sağlıklarını korumak için memnuniyetle yapay zekâ ve teknolojinin desteğine kucak açacağını gösterdi.
Ankete katılanların %70’i, 2020'nin çalışma hayatlarının en stresli yılı olduğunu söyledi ve %40'ı performans standartlarını karşılama baskısı ve rutinleri yerine getirmek gibi günlük iş taleplerini dahi karşılamakta zorlandığını belirtmiş. Dörtte üçünden fazlası (yaklaşık %78), COVID-19 salgınının daha fazla stres, tükenmişlik, depresyon ve yalnızlık oluşturarak ruh sağlığını ve iş yaşam dengesini olumsuz etkilediğini söylemiş.
Etki tabii ki sadece iş yeriyle de sınırlı değil. Ankete katılanların %85'i iş yerindeki sorunlarının kişisel yaşamlarını olumsuz etkilediğini ve uykusuzluk yaşadığını, evde mutluluğun azaldığını, fiziksel sağlıklarının bozulduğunu, arkadaşlarından soyutlanma sorunu yaşadığını ve aile ilişkilerinde sıkıntı çektiğini bildirmiş.
Ruh sağlığı desteği yıllardır popülaritesini artırırken, wellbeing, daha önceki konularda değindiğimiz gibi salgın ile beraber bir zorunluluk haline geldi denebilir. Birçok şirket bu konuda çalışmalar yapmaya başladı veya var olan kapsamlarını genişletti. Araştırmada ise ilgi çekici olan şu ki çalışanların %82’si destek sağlanması konusunda yapay zekayı, insanlardan daha iyi bulduğunu belirtmiş. Bu yapay zekâ araçlarına chatbotlar, meditasyon uygulamaları veya fitness videoları da dahil elbette.
Ama neden insandansa yapay zekâ?
Bunun sebepleri arasında ise insanların yöneticileriyle konuşmaktan çekinmesi, yapay zekanın yargısız ve tarafsız olması, yapay zekadan hızlı yanıt alınması gibi etkenler başı çekiyor. Çoğu insan yargılanmaktan çekindiği ve başkalarına açılmakta zorlandığı için yapay zekanın çok daha etkili olacağını düşünüyor. Bir diğer etken ise yapay zekanın 7/24 ulaşılabilir olması. İnsanlar profesyonel yardıma zaman ayırmazken bir de tükenmişlik sendromu sırasında bunu hiç yapmadıklarını belirtiyor.
Çalışanların dörtte üçü ise yapay zekanın görevleri otomatikleştirip iş yükünü ve streslerini azalttığını, dolayısıyla zihinsel sağlıklarına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da elbette teknolojinin üretkenliği ve memnuniyeti artırdığı sonucuna bağlanıyor ve öte yandan bu teknolojiyi kullanabildiği için çalışanlara da bir özgüven sağlıyor.
Tüm bunları düşününce teknoloji bir hayat kurtarıcı! Ama elbette kusursuz değil. Yalnızca yüz yüze çözülebilecek sorunları anlamasını veya ufak bir mimikten anlaşılan kaygının çözümünü bir yapay zekadan beklemek yanlış olur. Hele ki bu kadar yalnızlaşmışken insani bir deneyim yaşanması, insana özgü, değerlere önem verilen bir bağlantı kurulması daha kıymetli.
Biz en iyisi insani iletişimimizi de teknoloji bağımızı da koparmayalım! :)
Bu yazıda https://www.humanresourcestoday.com/?open-article-id=15176223&article-title=can-artificial-intelligence-solve-the-mental-health-crisis-&blog-domain=wellable.co&blog-title=wellable ‘dan yararlanılmıştır.
Bu metinde deneyim sözcüğünün çeşitli karşılıkları üzerinde durarak bilgilerimi tazelemek istiyorum. Tıpkı yeni bir sözcük türetmek için ölü dillere dönerek oradan kök almak gibi, deneyim sözcüğünün çeşitli disiplinlerdeki anlamlarına bakarak yeni fikirle
Felaketi bire bir yaşayanlar oldukça zor bir dönemden geçerken, uzaktan takip eden bizler de ikincil travma sahibi olduk. Hepimiz çalışırken bile haberleri dinliyor, depremzedelerin acılarına ortak olmaya çalışıyoruz. Peki bu süreçte, ikincil travmaya sa
Bu ay okuduğum bir makale* beni kurumsal nezaket kavramını düşünmeye sevk etti. Kurumsal nezaket, bir kurum içerisindeki çalışanların, liderlerin kendi ekip arkadaşlarıyla, müşterileriyle, tedarikçileriyle iletişim kurarken bunu saygı, empati ve nezaket ç
Geçtiğimiz hafta bir müşterimiz ile yaptığımız toplantıda, üzerinde sonradan da epey düşündüğüm bir soru geldi: ‘Bu kadar yüksek enflasyonun, rekabetin olduğu bir ortamda ben değerler iletişimi ile çalışanların gözündeki inandırıcılığımı nasıl sağlarım, o
Bu blogda bugüne kadar pek çok psikolojik ve hatta edebi olguyu çalışan deneyimiyle ilişkilendirdik. Çalışma hayatı doğası gereği birçok farklı alandan öğeleri içinde barındırıyor ve biz de onu bu öğelerle açıklayabiliyor, anlamlı hale getirebiliyoruz. Bu
2022’yi iyisiyle kötüsüyle geride bıraktık. Ülke gündemi bir yana benim için yeniliklerle dolu bir seneydi. Bu yeniliklerden biri de 4C1H ile başlayan yolculuğum oldu. Temposu yüksek, keyifli ve bir o kadar da öğretici bir yıl geçirdim. Peki neler mi öğre
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.