BLOG
Thursday, December 15, 2022

Ekranın Arkasında Kim Var?

Ekranın Arkasında Kim Var?

Uzaktan çalışma hem çalışanlara hem de işverenlere sağladığı faydalarla pandemiden sonra da pek çok kurumun birincil çalışma şekli olarak devam etti. Ofisten veya hibrit çalışma düzeninde devam edenlerin “Ooo evden mi çalışıyorsun, harika olmalı!” tepkileri ile bu çalışma modeli çalışanlar arasında oldukça popülerlik kazandı.

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş… Peki uzaktan çalışmak, uzaktan göründüğü kadar keyifli mi? 

Evin konforunda çalışma şansı, ulaşım ile vakit kaybetmemek, sessiz ve sakin bir çalışma ortamı yaratabilmek, aileniz ile daha çok vakit geçirebilmek, aklınıza düşünce başka bir şehre seyahat edebilmek ve çok daha fazlası. Kulağa nasıl da masal gibi geliyor ama… Üstelik sadece çalışanlar için değil, işverenler için de çalışanların pozisyonlarında kaldıkları sürelerin artması ve coğrafik sınırlar olmadan ekipler oluşturabilmek gibi faydaları var uzaktan çalışmanın. 

Ancak hepsi gibi alternatif sonlar yazılabilir bu masala da. Masal diyorum ama aslında kendi başına tam bir gerçeklik uzaktan çalışma.

Oldukça gerçek bir hikaye ile örnek vereyim hemen şimdi. Bir arkadaşım uluslararası bir ekipte çalışıyor ve yaklaşık bir ay önce aralarına yeni bir takım arkadaşı katıldı. Geçenlerde yaşadığı olayı bana şöyle anlattı: “Çalışma arkadaşımın ismini nasıl telaffuz edeceğimi bilmiyordum, çünkü dört haftadır hiç sesli bir şekilde telaffuz etmem gerekmedi. İlk defa bu hafta bir görev üzerine yardımlaşmak için görüştük.” Ve duyduğu ilk cümle ise “Hi Caner, it’s really nice to hear your voice.” 

Oysa 4 haftada neler paylaşılır, nasıl bir tanışıklık kurulurdu şartlar biraz farklı olsa!

Asıl sorguladığım, bir tıkla açıp kapatabildiğimiz kameralarımız, anlık atabildiğimiz görüşme linklerimiz, hatta arka planımızda görünen, üzeri şöyle bir düzeltilmiş yataklarımız bile birbirimizi tanımak söz konusu olunca yan yana olmanın yerini tutar mı?

Bu sefer bir senaryo ile devam edelim. Ceren ve Melis aynı ofiste çalışan iki kadın. Melis kahve almak için sandalyesinden kalkıyor. Biraz ötedeki Ceren’i dirsekleri masanın üzerinde, suratını avuçlarının içine almış şekilde görüyor. Dönerken Ceren’e de bir bardak kahve bırakıyor. Ceren başını kaldırıyor ve teşekkür ediyor.

Evet, Melis o kahveyi Ceren’in masasına bırakır çünkü onu çektiği bir “Of!”tan tanır. Sabah herkesin gelmesini beklerken çaylarını alır balkonda sohbet ederler mesela veya akşam eve dönerken bir taksiyi paylaşabilirler.

Melis Ceren’in ifadesinden o sabah uykusunu alamadığını, öğlen yemeği fazla kaçırınca şekeri yükseldiği için uykusunun geldiğini veya akşam tüm o toplantılardan sonra bitkin hissettiğini anladığı için götürmüş olabilir o kahveyi. Öte yandan dijital çalışma alanının sınırları nedeniyle ister istemez bu gibi girdilerin pek çoğundan mahrum kalıyoruz. Hatta zihnimdeki spekülasyonlara göre, kameranın arkasındakinin bir insan olduğunu unutmamız bile mümkün. Öyle ki, insan iletişimi için gerekli temel girdilerin bir kısmından soyutlanan çalışma ortamımız kimi zaman, kendi içinde bulunduğumuz durumları bahsetmeye değer bulmadığımız gibi görmezden gelmemize de sebep olabiliyor. Bu da sınırlı bir iletişime bağımlı bir düzeni beraberinde getiriyor.

E, o zaman uzaktan çalışan sistemler mahkum mu duygusuz bir çalışma ortamına?

Hayır tabii ki! Çok da iyi bildiğimiz üzere çalışanların alışkanlıkları, karakterleri ve kişisel tercihlerinin temelini attığı organik kültürü işverenlerin teşvikleri ile şekillendirmek ve zenginleştirmek mümkün. Hatta kurum olarak benimsediğimiz yaklaşımlarla bireysel hayatlarımıza dokunmamız, toplumsal anlamda değer yaratmamız bile olası.

Çalışanların katılım için istekli hissetmelerini sağlayacak sıcak ve güvenli bir ortam yaratmak, toplantıların sonuna bir sohbetin ve sonucunda birlikte atılan kahkahaların yolunu açacak bir cümle bırakmak kadar basit bir yerde başlıyor katılımlı bir çalışan deneyimi.

Kendi deneyimimden örnek vermek gerekirse, 3 farklı pozisyonda uzaktan çalıştım. Üçü de birbirinden oldukça farklıydı. Kaynaşma amacıyla haydi bir araya gelelim deyip zoom sessizliği yaşadığımıza da şahit oldum, iş yoğunluğu nedeniyle haftalık ekip toplantılarını arka arkaya ertelediğimize de. Bunun yanında, 4C1H’den ise şahane örnekler verebilirim size.

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ediyorsanız rutinlerimizi görmüşsünüzdür mutlaka. Her sabah yaptığımız toplantılarda zoom kapısından içeri girenleri adeta ofis kapısından giriyor gibi selamlamamız, her gün birbirimize halimizi hatırımızı sormamızın daha ilk haftalardan çok rahat hissetmemi sağladığını ve ekranın diğer tarafındaki ekip arkadaşlarımı şimdiden yakından tanımaya başladığımı söyleyebilirim. Bunun yanında, ekibe yeni katıldığım için bu rutinlerden birine, Retrospektif toplantımıza ilk defa geçen hafta katıldım. Çalışma arkadaşlarımın iş yapış biçimimiz hakkındaki iyi ve kötü yorumlarını özgürce paylaşabildiği bir ortam görmek de rahat bir oh çekmeme sebep oldu. Kısacası, çalışan deneyimini çalışanlarını dinleyerek, ihtiyaçlarını gözeterek kurgulayan 4C1H’de uzaktan çalışma deneyimim harika gidiyor ve gelecekte beni şaşırtacak uygulamaları keşfetmeyi heyecanla bekliyorum.

Klavyenin arkasında kim var? 

Ben Selen. Pandeminin başından beri uzaktan çalışıyorum. Ve doğru sistemle bunun gerçekten bir masala dönüşebileceğini deneyimledim.

Sevgiler,

Selen İyicil

Content & Account Manager




Articles

Contact

Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi

No:399/B K:1 D:1

Kadıköy/İstanbul

You may contact us via hello@4c1h.com
or by filling the form below:




    Follow on Linkedin     Follow on Youtube     Follow on Instagram
up