BLOG
1 Nisan 2021 Perşembe

İş Saatleri Dışında Ulaşılamıyor Olmak ya da Olmamak?

İş Saatleri Dışında Ulaşılamıyor Olmak ya da Olmamak?

Biraz hayal gücümüzü kullanalım bu yazımızda! Ne dersiniz?

 

Şu sahneyi bir hayal edin: ofise gelen biri var, 8'den 5'e kadar elinden gelen işin en iyisini yapıyor ve çalışma saati bittiğinde evine gidip ertesi güne kadar işi ile ilgili bir şey duymuyor, bilmiyor. İyi ki ya da maalesef, bakış açısına bağlı olarak, bu sahne, gerçek olmaktan gitgide uzaklaşıyor.

 

Birkaç yıl öncesine kadar, bir şirketteki çalışanlar, hatta ve hatta yöneticiler bile çalışma saatlerinde çalışıp, her 30 dakikada bir telefon görüşmesi veya e-posta almadan boş zamanlarının da tadını çıkarabilirlerdi. Ama teknoloji… Bizi olduğumuz yerde fırıldak gibi döndürdü desek yeridir! Bugün, akıllı telefonu olan her çalışan (yani her çalışan), mesai saatleri dışında aramalar, mesajlar ve e-postalarla bombardımana tutuluyor. Burası biraz kamu spotu gibi oldu, kabul. 

 

İşten sonra bağlantıda kalmanın ya da kalmamanın değeri, bakış açısına bağlı demiştik başta. Bağlantıda kalmak, özellikle ulaşılabilir olmak ve teknoloji ile içli dışlı olmak ile bağlantılı gibi algılandığı için birçok şirket tarafından ve özellikle yöneticiler tarafından oldukça değer verilen bir hal. Çünkü bazı bakış açılarına göre, işini seven bir çalışanın bundan asla rahatsız olmaması beklenir. Peki ama bu normal mi? Gece yarısı bile yöneticinin çağrılarına cevap vermenin sonuçları nelerdir? Ve dahası, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz?

 

Fren Mekanizması

İş hukuku açısından her zaman bir adım önde olan Fransa, birkaç ay önce belirli sektörlerdeki çalışanların ofisten ayrılırken aldıkları e-postaları görmezden gelmelerine izin veren bir yasa çıkardı. Bu çalışma, "gerekli olan dinlenme ve bağlantı kesilme süresi"ne saygı duymak için gerçekleştirildi.

 

Bununla birlikte, Meksika ve diğer Latin Amerika ülkelerindeki durum taban tabana zıt. İş ve özel hayat arasındaki çizgi gittikçe bulanık halde ve değer verilen şey kişisel zaman değil, aşırı çalışmak. Bu elbette ülkelerin kültürü ve çalışan hakları, insan hakları ile de oldukça alakalı bir bakış açısı.

 

Daha önceki yazılarda da söylemiştik. İş zamanı geçirilen süreye değil; sonuca, çıktılara odaklanmak gerekiyor. Bir bilgisayarın önünde 14 saatten fazla zaman geçirmenin verimli veya proaktif olmakla eş anlamlı olmadığını kavramalıyız.

 

Ayrıca, çalışanların boş zamanlarına saygı duymayı da öğrenmek gerek. Bir iş arkadaşı, lider, işveren, yönetici olarak işinize âşık olabilir ve onu iş saatleri dışında bırakmak istemeyebilirsiniz. Ama maalesef herkes böyle hissetmek zorunda değil. Bu yüzden çok acil olmadıkça, çalışma saatleri dışında iş arkadaşlarını, çalışanları aramaktan, onlara e-posta veya WhatsApp üzerinden ulaşmaktan kaçınmalısınız.

 

Kendinize "Bu şey yarını bekleyebilir mi?" diye sorun. Bir çalışanla veya iş arkadaşınızla ilişkinizin ne kadar yakın olduğu önemli değil. Mesele ertesi güne kadar bekleyebilirse, bekleyin. O an hatırladıysanız ve unutacağınızdan korkuyorsanız, bunu ajandanıza yazın veya cep telefonunuzdan size hatırlatmasını isteyin. Teknolojiyi biraz da böyle kullanmak gerek…

 

Belki bir işveren ya da yönetici olarak çalışanlarınıza şirket telefonu vermiş olabilirsiniz. Ama bu, onların 7/24 erişilebilir olması gerektiği anlamına gelmez. Aynı kurallar geçerlidir.

 

Başa Çıkmak?

Bunlara maruz kalıyorsanız veya hakkınızı arayamıyorsanız her şeyden önce, boş zamanınızın tadını çıkarmaya hakkınız olduğuna kendinizi ikna edin. Aileniz veya arkadaşlarınızla plan yapmanız sizi sorumsuz bir işçi değil, normal bir insan yapar. Yoksa öyle değil mi?

 

Boş zamanlarınızda ve özellikle hafta sonları, cep telefonunuzu kontrol etme sıklığınızı azaltın. E-postanızı sürekli kontrol etmek bir maharet değil! Çoğu zaman işten tamamen kopamadığınız için siz de suçlusunuz.

 

Birinin telefonunu açmamak ve açmamakta direnmek bir çözüm ama nereye kadar? Bu yüzden konuşmak daha iyi bir seçenek olacaktır. Sadece işle ilgili sorunları iş saati içinde çözmeyi rica edin. Böylece sorunlarla daha iyi başa çıktığınızı ve verimli olduğunuzu hissedeceksiniz.

 

Bir çizgi çizmeyi ve "hayır" demeyi öğrenmelisiniz. Belki bunu duymak hoşunuza gitmeyecek ama size karşı davranışların sebebi yine sizsiniz. Mesela çoğu zaman, siz kendi kişisel zamanınıza değer verdiğinizi belirten çizgiler çekmeyi başarırsanız belki sonuç olumsuz olmayacak ve karşınızdaki kişi buna değer verecektir. Denemeye değer… Aksine, kişisel hayatınızın çok da önemi olmadığı ve her zaman ulaşılabilir olduğunuz mesajını verirseniz, herkesin sizi istediği zaman aramasına müsaade etmiş olursunuz. Nihayetinde, hepsi size bağlı.

 

Kapanışı böyle psikolojik bir mesele ile kişisel gelişim kitabına döndürmek istemezdik ama bu gerçeği kabul edip sınırları belirlemek ve şartları kendinize göre oluşturmak hem kişisel hayatın hem iş hayatının vazgeçilmezi…

 

Uzaktan çalışma ile herkesin ve hatta birçok ülkenin iş-özel yaşam sınırları oldukça flulaşmış, kırmızı çizgileri pembeleşmiş hale geldi. Çalışanların serbest zamanını gözeten uygulamalar ve projeleri hayata geçirmek de bu yüzden her zamankinden daha değerli…

 

Bu yazıda https://www.entrepreneur.com/article/367501‘dan yararlanılmıştır.




Blog Yazıları

İletişim

Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi

No:399/B K:1 D:1

Kadıköy/İstanbul

 

Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.




    LinkedIn’de takip et     Youtube'da takip et     Instagram'da takip et
up