Bedenlerimiz gerçekten oldukça karmaşık bir mekanizma. Günlük hayatta yaşadığımız birçok ağrının onlarca farklı nedenden kaynaklandığına şahit oluyoruz. Birçok psikolog ise bölgesel deneyimlediğimiz bu ağrıların altında psikolojik etkenler yattığını savunmakta.
Eğer siz de benim gibi psikolojiye, enerjiye ilgiliyseniz mutlaka bir yerlerde bununla ilgili örneklere denk gelmişsinizdir. Sıklıkla kahrını çektiğimiz baş, karın, el ve ayak ağrılarının günlük yaşadığımız streslerden, endişelerden kaynaklandığına ben de inananlardanım. :)
Louise Hay’in Düşünce Gücüyle Tedavi kitabını okuduğumda gerçekten etkilenmiştim. Bastırılmış duyguların bademcik problemlerini, suçluluk hissinin sırt ağrılarını, değersizlik hissinin ise tiroidi beraberinde getirdiğini o kitapta öğrenmiştim.
Peki şirketlerin de birer mekanizma olduğunu düşünürsek, “pain points” dediğimiz ve departmanların sağlıklı işleyişinde sıkıntı çıkartan ağrı noktalarına ne diyorsunuz?
Bu ağrı noktalarını en iyi şu örnekten anlıyoruz aslında; diziniz kanadığında yara bandı bulmak bir çözüm, kanamayı kendi kendinize durdurmaya çalışmak da işte sizin pain point’iniz yani ağrı noktanız.
Nedenleri tahmin etmediğimiz durumlar olabilir mi, hiç düşündünüz mü?
Haydi gelin o zaman, birlikte düşünelim!
Her şirketin başarı ve büyüme yolculuğunda karşılaştığı bazı pürüzler var. Aynı günlük hayatımızda yaşadığımız gibi. Nasıl günlük hayatımızda bu ağrı noktalarının nedenlerini bulup çözümler üretiyorsak bu yolculuklarda da aynı yolu izlememiz gerekiyor. Çünkü bir problem çözülmeden diğer adıma geçmek oldukça zor.
Bu sorunlara biraz daha yaklaşalım mı? Tam olarak nedenini bulamasak bile kendimize soracağımız bazı soruları belirleyebiliriz.
Ortak problem tabii ki finansal sorunlar. Hem kaynağını hem de çözümünü aslında basit sorularla bulmak mümkün:
Attığım adımlar gelirimi sağlıyor mu?
Yatırımlarımı doğru alanlara mı yapıyorum?
Yatırım alanlarımı önceliklendirme konusunda doğru mu ilerliyorum?
Bazı durumlarda, yatırımların odağının maddi alanlardan ziyade “insan”a çevrilmesi gerektiği bir gerçek. Çünkü şirketinizi daha iyi yerlere taşıyan her zaman takımınız.
Ve bir diğer konu ise üretkenlik!
İlk adımda finansı konuştuk, şimdi içine zaman da girdi. Üretkenlik gerçekten herkes için oldukça kritik bir konu. Üretkenlikle verimliliği aynı potada eritmek ve bunu başarılı bir şekilde süreklilik haline getirmek kilit noktalardan biri. Peki burada yaşadığımız tıkanıklığı hangi sorularla çözebiliriz?
Bu süreçte yaşadığım sıkıntılar neler? Neden daha hızlı olması gerekirken değil?
Zaman kaybı yaşamama neden olan etkenler neler? Kişi sayısı mı, nitelik mi?
İç iletişimde eksiklik mi yaşıyorum?
Süreçte yaşadığımız sıkıntıları da ayrı bir konu başlığı olarak ele alabiliriz. Deneme yanılma yöntemiyle zaman zaman farklı metotlar deniyor, en iyisini bulmaya çalışıyoruz. Bu noktada, doğru sorularla daha etkili ilerlemek de mümkün.
Bana veya ekibime çok fazla zamana mal olan bir süreç var mı?
Doğru departmanla mı ilerliyorum?
Birlikte çalışan ekipler aynı stratejiyi mi izliyor, farklı yönlere mi ilerliyoruz?
Basit görevler çok zaman alıyor mu?
Son olarak da gelin destekle ilgili sorunları konuşalım. Bu aslında görevlerimizi tamamlarken ihtiyacımız olan bilgi, yardım ve varsa destek eksikliği konusudur. Bilgi ve destek bu gibi süreçlerde en çok ihtiyacımız olan şeyler.
Kendimi veya ekibimi hiç basit bir görevi tamamlamamıza yardımcı olacak bilgi ararken buluyor muyuz?
Bir kriz durumunda kiminle nasıl iletişim kuracağımı biliyor muyum?
Süreci tamamlamak için önceden bilmeyi istediğim bir şey var mı?
Bilgi akışı doğru sağlanıyor mu?
Her adımda bu soruları kendinize sorun ve kaynağını bulun. Böylelikle çözüm üretmeniz de kolaylaşacaktır.
Bu soruları biz size soralım, beraber çözüm üretelim isterseniz bize hello@4c1h.com’a mail atarak ulaşabilirsiniz.
Pelin Teksin
Content & Account Manager
Bir saate sığdırılmaya çalışılan üç saatlik gündemler, birbiriyle kesişmeyen fikirler ve sonunda “bunu sonra tekrar konuşalım” cümlesi... Çoğumuz bu döngüye aşinayız.
Belirsizliğin giderek arttığı dönemlerde çalışanların motivasyonunu yüksek tutmak, şirketlerin güçlü kalabilmesi için olmazsa olmaz.
Günümüzde teknoloji hızla ilerliyor, yapay zekâ ve otomasyon neredeyse her işin bir parçası haline geldi. Artık pek çok işimizi bu teknolojik yardımcılarla daha hızlı ve verimli yapabiliyoruz. Ama ne olursa olsun, iş hayatının merkezinde hala insana özgü
Gün içinde kendimizi akışa kaptırıyoruz. Uzayıp giden yapılacaklar listesi, bitmek bilmeyen toplantılar ve yetişmesi gereken işler arasında kendimizi bir döngüye sıkışmış gibi hissetmek oldukça normal.
İK ekipleri, iki farklı kuşağın arasında kalmış durumda, adeta bir köprü kurma sanatıyla uğraşıyor. Bir tarafta detaylı raporlar ve düzenli toplantılar bekleyenler, diğer tarafta kamerası kapalı toplantıya katılanlar…
Hikaye anlatıcılığı, insanlarla güçlü bir iletişim ve bağlantı kurmanın etkili yöntemlerinden biri. Aynı zamanda, her beceri gibi, yeterli ilgi ve çalışmayla geliştirilebilen bir beceri.
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.