Merhaba ben Burak, sosyal medya yöneticisiyim. Bir sabah uyandım Gregor Samsa olmasam da Oblomov olarak uyandığımı fark ettim... Bu nasıl mı oldu, bunun için hikayenin başına dönmekte fayda var...
Gündelik hayatımda oldukça sosyal ve aktif bir insanım. Mümkün olduğu kadar konser, sinema, festival gibi etkinliklere katılır bir şekilde kendimi meşgul tutarım. İş çıkışı arkadaşlarımla beraber nerdeyse her gün bir etkinlik planlar ve günlerimi dolu dolu geçiririm. En azından geçirirdim. Hem kişisel hem de iş hayatımda kendimi beslemek adına bu sosyalliğin oldukça faydasını görüyordum.
Tüm hayatım bir Nisan günü değişti… Tüm dünyada önce ufak şekilde yayılan ve bir anda her yeri saran o hastalık geldi; Covid 19. Tedbir amaçlı evlerimizde kalmaya başladık. Evde ne yaparım, nasıl vakit geçiririm diye düşünürken kendime yeni hobiler edinmeye başladım. Sabah kalkıyor, spor yapıyor ve işimin başına geçiyordum. Mesai sonrası hep öğrenmek istediğim ve yıllardır beni bekleyen kemana da vakit ayırmıştım. İş yüzünden bir türlü başlayamadığım tüm hobilerime başlamış, hayatımın altın çağını yaşıyordum.
Günler geçtikçe evde vakit geçirmeye fazlasıyla alışmıştım. Yaşam ve hobi alanım olan evim bir süre sonrasında sığınağım olacakmış, habersizmişim.. Keyifle yaptığım hobilerimi zamanla bir bir bırakmaya başladım. Sabah yataktan kalkıp online toplantıya girmek bile güç bir hale gelmişti. Bir süre sonra toplantıya da yataktan katılmaya başladım. Yalnızca zorunlu ihtiyaçlar için yatağımdan birkaç dakikalığına ayrılıyordum.
Evime ve yatağıma bağlı bir şekilde çalışarak günler geçirdim. Ben tekdüze bir hayata geçmiş olsam da dışarda her şey olağan akışına dönmüştü. Artık tüm çalışanlar da ofise dönmüştü; ben hariç.. Neyseki ofise gitmeyi zorunlu kılmadılar, ben hala aynı düzenim ya da düzensizliğimle çalışmaya devam ediyordum.
Evde huzurlu ve üretken bir şekilde çalıştığımı düşünürken diğer kişiler benim için tam aksini düşünüyormuş. Elbette farkındaydım bazı işlerin teslim tarihinde gecikmeler oldu. Belki biraz benzer fikirleri sunuyordum. Ama işimi eninde sonunda teslim ediyordum. Birkaç defa yöneticimden uyarı aldım. Toplantılara daha fazla yataktan katılamazmışım. Ve en önemlisi benim yaratıcılığım da mı kendisini eve kapatmış? Saçmalık, insanın en yaratıcı olduğu yer halbuki evi değil midir?
Kimsenin söylediklerine aldırış etmeden sabah uyanıyor, yatağımın hemen yanındaki bilgisayarı kucağıma alıyor ve işime başlıyordum. Mesai saati bittiği gibi de bilgisayarı en rahat görebileceğim şekilde ayarlıyor filmimi açıyordum. Bir sabah yanlışlıkla mail kutumu açtım ve yönetimden gelen onlarca maille karşı karşıya kaldım. Hayatımın -kendimce- mükemmel olduğuna o kadar inanmışım ki işten atıldığımı fark etmemişim bile. Hem de 3 hafta önce.. O an afalladım, ailem ve arkadaşlarımla da tam 2 sene 4 aydır görüşmüyordum. O an Oblomov olduğumu fark ettim. Bilinçli olarak kendi hayatımdan uzaklaşmıştım.
Kalktım pencereyi açtım ve derin bir nefes aldım. 1 hafta kendime zaman tanıdım, dinlendim, düşündüm ve toparlandım. Remote çalışmak sadece evde olmak, yattığın yerden iş yapmak anlamına gelmiyordu. Yeni iş başvuruları yaptım. Bu süreçte hızlı değişen sosyal medyanın trendlerini öğrendim. Hobilerimi, arkadaşlarımı ve sosyal hayatımı bırakmadım. Anladım ki hayatımın akışı hem kişisel hem de iş hayatımı etkileyen en önemli faktörmüş.
İşini seven ve tutukuyla bağlı olan birisi olarak belki biraz bocalamıştım. Ama yeni başlangıçlar ve farkındalıklarla daha güçlü ve tutkulu olarak ayaktayım. Şu an yeni bir işim var ve evet hala remote çalışma sistemine sahibim. En önemlisi ise hobilerimde ise eksilme var; hoşça kal Oblomovluk.
Remote sistemin ben onu nasıl yönetirsem bana iyi geleceğini keşfettim, umarım bu düşüşe geçen herkes bir gün kendi çıkış yolunu bulur.
Dilay Göksu Kuş
Art Director
Birçok kişinin ve farklı kültürlerin bir arada olduğu çalışma ortamı içinde herkesin aynı şeye inandığı bir ahlak anlayışı yaratabilmek mümkün mü? Evet mümkün! Yazdığımız adımlarla etik bir kültür anlayışı yaratarak…
Uzaktan çalışma disiplini, çalışan deneyimi penceresinde çok yeni bakış açıları kazandırdı. Artık yapılması gerekenler, üzerine düşünülmesi gerekenler çok daha farklı. Bu durumun hem artıları hem eksileri var. Birçok araştırmadan çıkan verileri derledik.
Uzaktan çalışmanın hayatımıza girmesi ile artık bırakmamız gereken alışkanlara bir göz atalım!
Dünya Değerler Günü'nde değerinizi fark edin!
“Az çoktur” yani daha bilinen haliyle “Less is more” tabiri, genellikle mimaride, artık indirgenemeyecek kadar güzel bir şey yaratmak anlamına geliyor. Bu elbette günümüzde bir yaşam tarzı halini aldı ve bu sözden öğreneceğimiz çok şey var!
Uzaktan çalışma kültürü hayatımıza iyice yerleşmişken ve koltuğundan ayrılmaya pek de niyeti yokken, iş dünyasındaki dijital varlığımızı daha görgülü ve saygılı hale getirmek için birkaç ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istedik.
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
You may contact us via hello@4c1h.com
or by filling the form below: