Mesai saatinden önce ofise gelenler, terfi almaya daha yakın adaylardır.
Mesai bittikten sonra işi olmasa dahi ofisten geç çıkanlar daha çok çalışıyordur.
Bu iki önerme, Covid-19 öncesindeki eski düzenimizde tam kadro olarak ofislerimizde çalıştığımız zamanların vazgeçilmez ikilisiydi. Ofiste geçirilen zamanın, iş yapış şekli ve kalitesi ile bağlı olduğuna inanılan, çok da uzakta olmayan o zamanlar.
Mart ayında hem mecazi hem gerçek anlamda dünyamız değişince, “Evden çalışmanın çalışmak olduğuna inanmıyorum.” zihniyeti de ofis yaşamı ile arasına sosyal mesafe koydu ve evlerimize girdik.
Şimdi kim ofise erken geliyor?
Şimdi kim mesai bitse de ofiste kalıyor?
Kim kaç molaya çıkıyor, kim öğlen yemeğinden geç dönüyor, kim mesai saatleri içinde özel bir işi için internette dolaşıyor bilemiyoruz.
Eyvah eyvah!
Mı acaba?
Yanıtın evet olduğunu düşünen birçok yönetici ve ekibinin geçtiğimiz bu süreçte ciddi sıkıntılar yaşadığını gördük, duyduk. Olur olmaz saatlerde telefonla aranmalar, önceden planlı olmayan anlık toplantı talepleri, Zoom ya da Teams gibi uygulamaların tüm mesai saatleri içerisinde açık olmasını isteyenler...
Peki buna gerçekten gerek var mı?
Geleceğin iş günü, Sanayi 4.0, yapay zeka, duygusal zeka, insani yetkinlikler dediğimiz bir zamanda, kimin ne kadar süre ile bilgisayar başında olduğu, hangi saat aralıklarında çalıştığı gerçekten işin niteliğini ölçen birimler mi?
“Evde çalışmaya başladığımızdan beri ekip içi motivasyon düştü.” sonucunun arkasında lider ve ekip arasındaki güven eksikliği ya da eksik kurgulanmış lider iletişimi olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Yeni düzende, evin dinamiklerinin bambaşka olduğunu kabul etmek durumundayız. Önemli bir toplantının ardından bir çalışan çocuğuna öğlen yemeği de hazırlamak zorunda kalabilir, çamaşır asmak zorunda da. Aynı ofis düzenindeki gibi evde de kendine bir saatlik öğlen yemeği molaları verebilir.
Hangi saatte ne kadar online olduğuna bakmaktansa kişinin sorumluluklarını ve iş tanımında kendisinden beklenenleri ne derece iyi bir şekilde yerine getirdiğine bakmak bu noktada tek değişmez yol. Nicelikten çok niteliğin önemli olduğunu söylemek zorundayız.
Diyelim ki siz bir çalışandan X raporunu Y tarihine kadar hazırlamasını istediniz.
Kişinin bu X raporunu hangi saat diliminde kaç saat çalışarak teslim ettiği mi önemli yoksa aynı raporu yine Y tarihine kadar ve çok kapsamlı, doğru bir şekilde teslim etmesi mi önemli? Elbette ki doğru bir içerikle raporu hazırlaması önemli. O halde saat 11.00’de telefonunu aç(a)madı diye kızmak, bakalım saat 13:00’te bilgisayar başında mı diye anlık olarak toplantı istemek gibi talepler ile aramıza biraz mesafe koymanın hatta tümden rafa kaldırmanın zamanı gelmedi mi sizce de?
Ekipleriniz, ofisteki aynı insanlar. Sadece şu anda evdeler J
Onlar yine sizin bildiğiniz, tanıdığınız, güvendiğiniz, uzun zamandır birçok işi birlikte başardığınız kişiler. (“Güvenmiyorum!” diyorsanız, neden bu kişiler ile aynı ekipte çalıştığınızı sorgulamanızın zamanı gelmiş demektir. Adım atıp bu konuya bir çözüm arayabilirsiniz.)
Şimdi yeni bir düzendeyiz. Bu süreçteki başarımızı da yine bizim birbirimize duyduğumuz güven belirleyecek.
“Beni görme ama bana güven!” bu dönemin kilit cümlesi!
the 4C1H team
Bu metinde deneyim sözcüğünün çeşitli karşılıkları üzerinde durarak bilgilerimi tazelemek istiyorum. Tıpkı yeni bir sözcük türetmek için ölü dillere dönerek oradan kök almak gibi, deneyim sözcüğünün çeşitli disiplinlerdeki anlamlarına bakarak yeni fikirle
Felaketi bire bir yaşayanlar oldukça zor bir dönemden geçerken, uzaktan takip eden bizler de ikincil travma sahibi olduk. Hepimiz çalışırken bile haberleri dinliyor, depremzedelerin acılarına ortak olmaya çalışıyoruz. Peki bu süreçte, ikincil travmaya sa
Bu ay okuduğum bir makale* beni kurumsal nezaket kavramını düşünmeye sevk etti. Kurumsal nezaket, bir kurum içerisindeki çalışanların, liderlerin kendi ekip arkadaşlarıyla, müşterileriyle, tedarikçileriyle iletişim kurarken bunu saygı, empati ve nezaket ç
Geçtiğimiz hafta bir müşterimiz ile yaptığımız toplantıda, üzerinde sonradan da epey düşündüğüm bir soru geldi: ‘Bu kadar yüksek enflasyonun, rekabetin olduğu bir ortamda ben değerler iletişimi ile çalışanların gözündeki inandırıcılığımı nasıl sağlarım, o
Bu blogda bugüne kadar pek çok psikolojik ve hatta edebi olguyu çalışan deneyimiyle ilişkilendirdik. Çalışma hayatı doğası gereği birçok farklı alandan öğeleri içinde barındırıyor ve biz de onu bu öğelerle açıklayabiliyor, anlamlı hale getirebiliyoruz. Bu
2022’yi iyisiyle kötüsüyle geride bıraktık. Ülke gündemi bir yana benim için yeniliklerle dolu bir seneydi. Bu yeniliklerden biri de 4C1H ile başlayan yolculuğum oldu. Temposu yüksek, keyifli ve bir o kadar da öğretici bir yıl geçirdim. Peki neler mi öğre
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.