Birkaç yıl önce biri bize gelip “Bir şey olacak ve dünya bir hayli değişecek, artık dışarı çıkılamayacak, işe gidilemeyecek, herkes evinde çalışacak.” dese inanmazdık galiba değil mi?
Tarih derslerinde duyup garipsediğimiz salgın dönemleri bizim için anlam ifade etmeye başlasa da ileride bu günleri nasıl hatırlayacağımız muamma. Hatta her şey muamma… Bu bilinmezliklerle dolu VUCA dünyasında hayatta kalmanın birinci kuralı ise başlangıca dönmek.
Maslow’un piramidinde yukarılardayken tekrar başa dönmek ve hayatta kalma içgüdümüzün ağır basması elbette hepimizde birtakım sorgulamalara yol açtı. Zor dönemleri güçlü, sakin ve dirençli şekilde atlatabilmemizi sağlayan duygusal zeka, her zaman önemli olsa da bu dönemde vazgeçilmez oldu.
Bizim hayatta kalmamızı sağlayan duygusal zekayı geliştirmenin ise şu alanlara faydası var: sakinliği ve odaklanmayı korumak, duyguları yönetmek ve doğru karar almak, yaratıcılığı geliştirmek, dayanıklılığı artırmak, bağ ve birlik kurmak.
Aslında Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz, sadece hayat telaşında unuttuğumuz şeyleri fark etmemiz gerekiyor. “Fark etmek” burada kilit noktası.
Ani bir aşırı yüklenme hissi şu an herkeste ortak. Bu da ister istemez dikkat dağınıklığı yaratabiliyor veya karar alma mekanizmamızı olumsuz etkileyebiliyor. Stres seviyemize bağlı olarak daha fevri kararlar alabiliyoruz. Farkındalık ise burada devreye giriyor. Tükenmişlik hissine kapıldığımızda durup ara vermemiz ve kendimizi dinleyip hislerimizin farkına varmamız çok önemli. Böylelikle hem mola vermiş vermiş hem odağımızı doğru kullanmış hem de daha bilinçli seçimler yapmış oluyoruz. Sakin ve dikkatli kararlar alabilmekteki kapasitemiz arttıkça, yaratıcılığımız da beslenmiş oluyor. Zaten böyle bir dönemde, eski yöntemlerin hepsi geçersiz kalmışken yaratıcı olmaktan başka şansımız da yok gibi. Yeniliğe ve yaratıcılığa izin veren çalışma ortamları ise bu yönümüzü beslemenin önemli bir kaynağını oluşturuyor.
Duygusal zekanın ve çalışan deneyiminin olmazsa olmaz bir ortak noktası var: empati. Fakat empatinin de fazlası kişide tükenmişlik hissi yaratabilir. Şefkat ise bunu aşmada etkili bir duygu. Şefkat sayesinde çevremizdeki insanlarla bir bağ kurup onları gerçekten, farkında olarak onları anlayabiliriz. Kurulan bu bağ, kişinin kendisine ve çevresine de güven duygusu aşılayarak ve dürüst olmayı sağlayarak beraber çalışabilmenin yolunu açıyor.
Kısacası duygusal zeka hem çalışma ortamında, hem de kriz dönemlerinde ayakta kalmamızı sağlayan önemli bir etken. Zaman zaman durup kendimizi dinlemek, hislerimizin farkına varmak, duygularımıza şefkatle yaklaşmak ise duygusal zekayı beslemenin en iyi yolu. Herkesle iletişim halinde kalmak olmazsa olmazken, kendimizle iletişim kurmayı unutmamalıyız değil mi?
Bu yazıda https://siyli.org/resources/emotional-intelligence-is-not-optional yazısından faydalanılmıştır.
Bu metinde deneyim sözcüğünün çeşitli karşılıkları üzerinde durarak bilgilerimi tazelemek istiyorum. Tıpkı yeni bir sözcük türetmek için ölü dillere dönerek oradan kök almak gibi, deneyim sözcüğünün çeşitli disiplinlerdeki anlamlarına bakarak yeni fikirle
Felaketi bire bir yaşayanlar oldukça zor bir dönemden geçerken, uzaktan takip eden bizler de ikincil travma sahibi olduk. Hepimiz çalışırken bile haberleri dinliyor, depremzedelerin acılarına ortak olmaya çalışıyoruz. Peki bu süreçte, ikincil travmaya sa
Bu ay okuduğum bir makale* beni kurumsal nezaket kavramını düşünmeye sevk etti. Kurumsal nezaket, bir kurum içerisindeki çalışanların, liderlerin kendi ekip arkadaşlarıyla, müşterileriyle, tedarikçileriyle iletişim kurarken bunu saygı, empati ve nezaket ç
Geçtiğimiz hafta bir müşterimiz ile yaptığımız toplantıda, üzerinde sonradan da epey düşündüğüm bir soru geldi: ‘Bu kadar yüksek enflasyonun, rekabetin olduğu bir ortamda ben değerler iletişimi ile çalışanların gözündeki inandırıcılığımı nasıl sağlarım, o
Bu blogda bugüne kadar pek çok psikolojik ve hatta edebi olguyu çalışan deneyimiyle ilişkilendirdik. Çalışma hayatı doğası gereği birçok farklı alandan öğeleri içinde barındırıyor ve biz de onu bu öğelerle açıklayabiliyor, anlamlı hale getirebiliyoruz. Bu
2022’yi iyisiyle kötüsüyle geride bıraktık. Ülke gündemi bir yana benim için yeniliklerle dolu bir seneydi. Bu yeniliklerden biri de 4C1H ile başlayan yolculuğum oldu. Temposu yüksek, keyifli ve bir o kadar da öğretici bir yıl geçirdim. Peki neler mi öğre
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.