İş bulma sitesi The Muse tarafından iş hayatında yer alan Y ve Z kuşakları arasında yapılan bir araştırmaya göre, bu kuşakların yeni işe girdikten sonra pişman hissetme oranları %72. Hatta yeni işe girenlerin %20’si eğer iş bekledikleri gibi çıkmazsa ilk bir ay içinde, %41’i de iki ila altı ay içinde istifa edebileceklerini söylüyor.
Peki bunun nedeni nedir? En kolay cevap genç neslin “şımarık” olduğunu söylemek olurdu ancak durum böyle değil. Bu konuda hem içinde bulunduğumuz koşulları hem de Y ve Z kuşaklarının beklentilerini anlamak gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz koşullar nedir?
Pandeminin iş dünyasının koşullarını çok büyük ölçüde değiştirdiğini biliyoruz. İçinde bulunduğumuz günlerde,COVID-19 etkisini geçmiş dönemlere göre yitirmiş olsa da 2020 yılında iş dünyasında yarattığı değişiklik kalıcı oldu. “Uzaktan çalışma” kavramı kurumların iş yapış şekillerini ve çalışanların işlerine bakış açısını değiştirdi. Bu değişim daha önce de değindiğimiz “Büyük İstifa” fenomenine sebebiyet verdi.
Bazı uzmanlara göre çalışanların ofiste çalışamamaları, çalıştıkları kuruma ve iş arkadaşlarına karşı duygusal bağ oluşturamamalarına yol açıyor. Duygusal bağ kuramadıkları işlerinden de çok çabuk bir şekilde vazgeçiyorlar. Peki çalışanları tekrardan ofise çağırmak tüm bu sorunları çözebilir mi? Bu sorunun cevabı da muhtemelen hayır. Her sektör uzaktan çalışma için uygun değil ancak uzaktan çalışma olanağınız olduğu halde ofiste çalışmayı tercih ediyorsanız, yazımızın konusu olan Y ve Z kuşağının gözünde “çağ dışı” bir imaj sergiliyorsunuz. Bu algıyı yarattıktan sonra da çalışanınızla duygusal bağ kurmanız daha da zor hale geliyor.
Pandeminin yarattığı koşullar insanların zamana verdikleri değeri artırdı. Özellikle Y ve Z jenerasyonunun “iş” kavramını tekrar değerlendirmesine yol açtı. Artık iş arayanlar işverenlerinden daha fazlasını talep ediyor. Esnek çalışma modelleri, yan haklar, ödeme koşulları ve iş-sosyal hayat dengesi Y ve Z kuşakları için büyük önem taşıyor. İşverenin bu alanlarda da çalışanını tatmin edebilmesi uzun vadede aralarında duygusal bir bağ oluşmasına da yol açıyor.
Y ve Z kuşağının beklentisi aslında çok basit:; İyi hissetmek
Y ve Z kuşağının “iyi hissetme” beklentisini anlamak gerekiyor. Önceki kuşaklarda iş hayatında iyi hissetmek ilk öncelikler arasında yer almıyordu. Onlara göre iş; iyi hissetmeseniz bile para için yapmanız gereken bir zorunluluktu. Y ve Z kuşağı ise yaptıkları işten haz almayı, anlam bulmayı ve bu sayede iyi hissetmeyi istiyor. Bu hissiyatın peşinde koşarken de önceki kuşaklara göre daha çok iş değiştiriyorlar.
The Muse’un araştırmasında işe başladıklarında hayal kırıklığı hissettiğini söyleyen katılımcılar, bu duyguyu ilk bir iki ay içinde hissettiklerini belirtiyorlar. Kurumun içerden bakınca dış dünyada görüldüğü gibi olmaması ve iş görüşmesinde oluşturulan beklentilerin karşılanmaması bu duygunun oluşmasında en önemli iki etken. Bu da bize iç iletişimin de en az dış iletişim kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Önceki nesillere göre daha çok arayış içinde olan Y ve Z kuşaklarının beklentilerinin daha farklı olmasını, daha sık iş değiştirmenin onlara göre yanlış olmadığını kabul etmek gerekiyor. Kendimize sormamız gereken soru ise şu; artık iş dünyasında “çoğunluk” haline gelmiş bu iki kuşağın beklentilerini karşılayacak ortamı sağlayabilecek miyiz? Araştırma sonucunda elde edilen %72’lik oran, genç kuşakların taleplerine daha çok kulak kabartılması gerektiğini gösteriyor.
Cengizhan Babacan / Copywriter
Belirsizliğin giderek arttığı dönemlerde çalışanların motivasyonunu yüksek tutmak, şirketlerin güçlü kalabilmesi için olmazsa olmaz.
Günümüzde teknoloji hızla ilerliyor, yapay zekâ ve otomasyon neredeyse her işin bir parçası haline geldi. Artık pek çok işimizi bu teknolojik yardımcılarla daha hızlı ve verimli yapabiliyoruz. Ama ne olursa olsun, iş hayatının merkezinde hala insana özgü
Gün içinde kendimizi akışa kaptırıyoruz. Uzayıp giden yapılacaklar listesi, bitmek bilmeyen toplantılar ve yetişmesi gereken işler arasında kendimizi bir döngüye sıkışmış gibi hissetmek oldukça normal.
İK ekipleri, iki farklı kuşağın arasında kalmış durumda, adeta bir köprü kurma sanatıyla uğraşıyor. Bir tarafta detaylı raporlar ve düzenli toplantılar bekleyenler, diğer tarafta kamerası kapalı toplantıya katılanlar…
Hikaye anlatıcılığı, insanlarla güçlü bir iletişim ve bağlantı kurmanın etkili yöntemlerinden biri. Aynı zamanda, her beceri gibi, yeterli ilgi ve çalışmayla geliştirilebilen bir beceri.
Yapay zeka, İnsan Kaynakları süreçlerine ciddi bir derecede entegre olmuş durumda. “GenAI One Year Later” başlıklı Gartner Webinar’ında Eser Rızaoğlu’nun aktardığına göre, 2022 yılında İK fonksiyonlarının %52'si GenAI’ı keşif aşamasındayken, bugün %49'u b
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.