Geçtiğimiz hafta bir müşterimiz ile yaptığımız toplantıda, üzerinde sonradan da epey düşündüğüm bir soru geldi: ‘Bu kadar yüksek enflasyonun, rekabetin olduğu bir ortamda ben değerler iletişimi ile çalışanların gözündeki inandırıcılığımı nasıl sağlarım, onların başka ihtiyaçları var?’
Eminim bu soru sadece bizim toplantımızın gündemi değil, ülkede hatta dünyada çalışan deneyimi üzerine kafa yoran tüm profesyonellerin ajandalarının ilk sırasındadır.
Evet, şartlar çok zor.
Ciddi bir yetenek açığı ve yetenek savaşı var.
Rekabet çok sert.
Enflasyon çok yüksek.
Kurum çalışanlarının standartlarını korumak güçlü bir altyapı istiyor.
Bu şartlarda üretmeye devam etmek içinse yine güçlü bir motivasyon gerekiyor.
Çalışanın da işverenin de kendi koşulları içinde çok ama çok haklı olduğu günlerden geçiyoruz.
Peki bu yazıyı okuyan bir İnsan Kaynakları ya da Kurumsal İletişim profesyoneliyseniz ve bu zor zamanlarda kendinize bir rehber arıyorsanız…
Yanıt, kurum değerlerinizde saklı.
Yazının başında bahsettiğim sorunun yanıtı da aslında sorunun içinde gizli.
Değerler dediğimiz kavramlar sadece posterlerde, video içeriklerinde, hediye kartlarında, lider iletişimlerinde kullanılan sözlerin çok daha ötesinde.
Doğru ve etkili bir değerler iletişimi, bu değerlerin markanın kimliğine özenle işlenmiş bir nakış gibi konumlanarak yapılmalı.
Her sözde, çalışan için üretilen her projede yer almalı.
İnovasyon şirket değerinizse ve çalışanlarınız her zaman kullandıkları bir programın işleyişinden defalarca şikayet ettikleri halde o program hala değişmediyse;
Takım Ruhu şirket değerinizse ve ekipler içinde silolaşma, dedikodu kültürü giderek daha yaygın bir hal alıyorsa;
Adalet şirket değerinizse ve terfi politikalarınız ile ilgili çalışanlarınız yeterince şeffaf bulmadığı geri bildirimini sürekli olarak veriyorsa…
Hangi değer iletişimi bu değerleri anlamlı ve gerçekçi kılabilir?
Çünkü değerleri yaşatmak dediğimiz kavram daha derin bir yerde saklı…
Onları bir yol gösterici olarak kabul etmekte ve sonra iletişimini yapmakta.
Kurum içinde kanayan noktalar varsa bunların iyileştirilmesi için değerlerden nasıl destek alabilirim diye sormakta.
Çok soyut kaldıysa gelin biraz somutluk katalım.
İnovasyon örneğine dönersek; çalışanlardan kullanmak istedikleri platformlar için öneriler almak işte tam da bu değerleri yaşatmak dediğimiz noktaya geliyor.
Hatta bu platformların üretilmesi ve inovasyonun içselleştirilmesi için hackathonlar düzenlemek de aynı şekilde.
Projeler üretmek ve bunları yaşatmak. İşte işin sırrı.
Sorunu tespit edip bu sorunun çözümü için değerleri nasıl kullanabilirim diye sorun.
Yanıtı verip uygulamaya geçtiğinizde işte o zaman hem sahiplenilmiş bir değer iletişimi yaratmış olacaksınız hem de sorunlarınızın çok daha etkili bir şekilde çözüldüğünü göreceksiniz.
Çalışanların sesi ve değerler bir kez daha zor zamanların kutup yıldızı olarak size gülümseyecek.
Yaratıcı proje örnekleri için destek isterseniz de sizin ikinci kutup yıldızınız olmak için buralardayız!
Merve Biçer Arasıl
Partner & Çalışan Deneyimi Direktörü
Kültürün iş yaşamı üzerindeki etkisini, Fransa’dan Japonya’ya farklı ülkelerin işe yaklaşımları üzerinden inceleyelim.
Diderot Bütünlüğü’ne göre, satın aldığımız her bir parça bizim kimliğimizin bir parçası haline gelir ve bu parçalar ile uyumlu olmayanları değiştirme eğilimine gireriz.
Geçtiğimiz hafta sonu 4C1H’nin 8. yılını kutlamak için bir aradaydık. Bu artık bizim için gelenek haline gelmiş bir buluşma.
"Çalışan için, çalışana rağmen" uygulamalar geliştirmek yerine, "çalışan için, çalışanın ihtiyaçlarına göre" bir deneyim tasarımı için, kavramın en az kendisi kadar sade başka bir anahtar var: Geri bildirim.
100 yıl önce bu zamanlarda Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde halkımız zor bir mücadelenin egemenliğini kazandı.
İş ilanları ve açık pozisyonlar şirketlere her gün iş kaybına neden olabilir. SEO'nun inanılmaz bir fark yaratabileceği yer burasıdır!
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.